DENEMELER
DENEMELER
avatar
26 Eylül, 2021
957 gösterim

EDEBİYATIMIZIN ABLASI: EMİNE IŞINSU / M. Erhan AK

Işın kızım sana, oyuncak diye

Gökten yıldızları, deresim gelir.

Güneşleri verip sana hediye,

Baharı yoluna seresim gelir.

Seneler evvel, bir ilkbahar ayında dünyaya gelen kızı Işın için söylemişti bu mısraları ünlü şair Halide Nusret. Asker olan eşinin görevli olduğu, iklim noktasında kışların yaza göre daha uzun sürdüğü ve bir o kadar da çetin geçtiği Kars’ta, doğumuyla eve adeta ayrı bir baharı getirir Işınsu. Yazarın doğduğu zamanda ismi Işınsu koyulmuş olsa da Tümgeneral Aziz Vecihi Bey, çok sevdiği ve vefat eden kız kardeşinin adı olan Emine’yi tercih eder kızı için göbek adı olarak ve öyle de çağırır kızını yıllarca. Her ne kadar babası onu Emine olarak çağırsa da yazar olarak anılmaya başlayana kadar kullanmaz bu ismi Emine Işınsu. Hatta ileride yazar olma yolundaki kalem tecrübelerinde de kendisine hazır şöhreti getiren “Zorlutuna” soyadına bile yer vermez. O, kendi çizdiği bir yolda yürümeye gayret eder ve daha ortaya koyduğu ilk ciddi ürünlerde edebiyat dünyasında yeni bir isim olarak dikkatleri üzerine çekmeyi başarır. Onun, sanat yaşamında sürekli bir yükseliş yaşayarak 1960 ve 1970’li yıllara damgasını vuran özgün bir yazar olmasında, okurlar tarafından çok sevilmesinde yetiştiği ortamın da etkisi oldukça büyüktür.

Aile ve yakın çevresinin zengin bir kültürel atmosfere sahip oluşu, Emine Işınsu’nun sanatçı yönünü besleyen en önemli kaynaktır. Annesi Halide Nusret’in evde dolaşırken mütemadiyen Fuzuli, Şeyh Galip ve Mehmet Akif gibi birçok sanatçıdan yüksek sesle okuduğu şiirler, yazarın şiire olan ilgisini arttıracak, özellikle sanatının ilk zamanlarda şiir ile iç içe olmasına vesile olacak ilk kıvılcımları teşkil eder. Henüz çocuk yaşta seyrettiği bir kukla gösterisinden çok etkilenip evde yaptığı bez bebekleri kendi hazırladığı sahnelerde oynatarak onlara hayat veren yazar, ilkokuldan mezun olduğu yıl bir köpeğin ağzından hatıralarını kaleme aldığı “Minko’nun Hatıraları” adlı bir de eser vücuda getirir. İlerleyen zamanlarda şiire olan merakından dolayı koleje başladığı yıllarda adı şaire çıkar.

Bir gün Hisar dergisi şairleriyle yapılacak olan Konya gezisine annesiyle birlikte katıldığında Halide Nusret, yanında bulunan herkese kızının şiir yazdığı müjdesini verir. Bunun üzerine Emine Işınsu’nun şiir defteri, Hisar grubu şairleri tarafından elden ele dolaştırılır ve her okuyan beğenisini de ifade eden bir imza atar deftere. Ne kadar tebrik ifadeleri kullanılsa da o an bu durum, Emine Işınsu için utanılacak bir hal alır. Olay gerçekleştiğinde henüz 16 yaşında olan yazar, 17 yaşına geldiğinde “İki Nokta” adını verdiği ve çoğu bir iki kelimelik kısa mısralardan oluşan şiir kitabını yayımlar. İlk kitabının bir şiir kitabı olmasına rağmen Emine Işınsu, bu yazdıklarını şiirden ziyade bir duygu çırpınışları olarak gördüğünden bir zaman sonra da artık şiir yazmaktan vazgeçer.

Ona göre her insan bir vazife için dünyaya gönderilir ve kendi gönderiliş sebebinin de roman yazmak olduğunu vurgular. Onun için yaşamak roman yazmak demektir. Bu konuda devamlı yazar olduğu ve kendisine ilham verdiği için Allah’a şükreder. Her fırsatta şükrettiği bir başka husus da ailesi tarafından milliyetçi ve Müslüman bir kişi olarak yetiştirilmesidir. Hayatında “iyi” kavramı olmadan kendisini nefessiz hisseden Emine Işınsu, hayatı boyunca hep iyi olmanın peşinden koşar. Onun düşlediği bir şeyler olacaksa iyisi olmalı. İyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir dost, iyi bir arkadaş, iyi bir yazar… Özellikle yazarlık hayatında yazdığı eserler daima bir öncekinden iyi olmalı ona göre.

Emine Işınsu’nun çocukluğundan beri, özellikle annesinden dolayı tasavvufa meraklı oluşu onu, tasavvuf konulu birçok eser yazmaya yönlendirir ve özellikle Yunus Emre’den sonra tasavvufa karşı daha bir sevdalı olur. Tasavvuf konusundan sonra Emine Işınsu’nun romanlarında değindiği diğer bir konu da “Azap Toprakları” ve “Çiçekler Büyür” gibi romanlarında ele aldığı dış Türkler konusudur. Yazarın babasının Bulgaristan göçmeni oluşu ve orada birçok acının yaşanması, onu yurt dışında yaşayan Türklerle ilgili roman yazmaya, bu romanda onların sorunlarından bahsetmeye sevk eder. “Tutsak” adlı romanında da yine Kerkük Türklerinin mücadelelerini ele alır.

Yazar Işınsu’nun çoğu romanı otobiyografik bir nitelik taşır. Roman kahramanları bütünüyle olmasa bile az da olsa kendisinden izler taşır. O, günlük hayatın akışı içerisinde kahramanlarıyla iç içedir. Bunun en somut örneklerinden biri de Emine Işınsu’nun eşi İskender Öksüz’ün tanık olduğu bir hadisedir. Evlerine gelen bir arkadaşını Emine Işınsu’nun azarlamasına çok şaşıran İskender Bey, arkadaşı gittikten sonra aslında onu azarlayanın eşi değil yeni roman kahramanı “İlay” olduğunu söyler.

Emine Işınsu’nun roman yazma süreci de en az romanları kadar dikkat çekicidir. Yazar, yazılacak romanla ilgili önce bir sene araştırma yapar. Edindiği ne kadar bilgi varsa bunları tek tek defterine kaydeder. Örneğin “Ak Topraklar” ı yazarken Selçuklu tarihini okuduktan sonra bu konuda yazılmış birkaç tarih kitabını da birbiriyle karşılaştırır.

Annesinin üslubunun etkisinde yazdığı ödül alan ve üç ay gibi kısa bir sürede kaleme aldığı “Küçük Dünya” adlı romanını yazarken bir taraftan kızını ayağında sallar bir taraftan da eline geçirdiği kâğıt ve kalemle yazacağı esere dair notlar alır. Mutfakta çorba karıştırırken bir yandan yazmaya çalışır, şayet yazamazsa en azından yazacağı kısımlarla ilgili notlar alır.

Romanları kadar “Bir Yürek Satıldı, Bir Milyon İğne, Ne Mutlu Türk’üm Diyene, Adsız Kahramanlar” gibi başarılı tiyatro oyunları da yazan Emine Işınsu, tiyatro türüne pek aldırış etmez ve bu türde pek de eser vermek istemez. Eserinin herhangi bir yerine yönetmen ya da oyuncudan bir şeyler katılmasına rıza göstermez.

“Mehlika Arda” takma adıyla siyasi konularda fıkra yazarlığı da yapan Emine Işınsu’nun, edebiyatımız için oldukça önemli bir yanı da uzun yıllar sürdürmüş olduğu dergicilik faaliyetidir. 1969’da annesiyle çıkardığı ve bir kadın dergisi olan ''Ayşe'', daha sonraları “Töre” adıyla çıkar. O yıllarda Töre dergisi Emine Işınsu’nun kontrolünde uzun yıllar çıkmaya devam eder.

83 yıllık ömre yirmiden fazla eser sığdıran, eserleriyle Türk kültür ve düşünce dünyasına hizmet eden, kendisini seven gençler tarafından “Edebiyatımızın Ablası” olarak anılan değerli kalemimiz Emine Işınsu’yu bir 5 Mayıs günü kaybettik ne yazık ki.

Allah Rahmet Eylesin. Yakınlarının ve sevenlerinin başı sağ olsun.

 

Mustafa Erhan AK