EVSATÜN NÂS / Hüseyin ÇOLAK
Yağmura alışık kuşlar gibi gece
Ne zaman kırıldığı yerden
Süzülse duygan kalbine
Islak bir nisan yüzü
Sevinci incitilmiş bir hece
Çığlıkken eskitildi sesi
İsyanı kimsesizken
Kelimeler geçerken kapısından
Sessizlik ıssızlıktı tekmil dilinde
Bağıl bir ağırlıktı
Yaşamak denen sanrı
Yaprakta çiy tanesi
Kirpiğinde kırılmış bir gözyaşı
İnsan lügatte insafa ne kadar yakınsa
Hayatta bir o kadar uzak
Çelenklerde iç geçiren çiçekler gibi
Hangi yaradan geçse
Kabuk tutmuyor yüzü
Epizot uykuları bir bir eksildi resimlerden
Uyandı örgüleri çözülünce gecenin
Hangi ömre imrendiyse
Günah aktı ırmağından
Ham toprak düştü payına
Bir imgeyi söküp atar gibi dizeden
Kendi gövdesinden hüzün yontan
Tıka basa mürai
Bir yanı örtük bir yanı üryan
Ürkütülmüş kumrular gibi
Kocaman bir yalnızlıktır insan
Karanfil biriktirdi atlas rüyalarında
Irmağında kuş sesleri
Kalıntısı paslanmış satırlarda
Teni mütedeyyin ruhu pagan
Geçti dünyadan ayakucunda
İnsan lügatte insafa ne kadar yakınsa
Kendine bir o kadar uzak
Yalnız safkan atlar geçer
Gülüşünün açtığı uçurumdan
Hüseyin ÇOLAK