KÂĞITÇI GÖÇMEN ÇOCUK/HÜSEYİN ÇOLAK
Puslu bir akşam deniz kokusu
Teninde çağlayan sular
Aklında zamansız yolculuklar
Akşam damgadır aşka gece mühür
Ağzında bir avuç çakıl taşı biraz kahır
Yol ve bu uzun nehir
Gözlerinden ince parmaklarına
Uzanan gökyüzüdür
Aklında zamansız yolculuklar
Akşam damgadır aşka gece mühür
Ağzında bir avuç çakıl taşı biraz kahır
Yol ve bu uzun nehir
Gözlerinden ince parmaklarına
Uzanan gökyüzüdür
Kentlilerin günahına denk kâğıt yerine
Kuş sesleri toplardı ağaçlardan
Sesinde biriken yalnızlıklar
Omuzlarında telaş anıları taşımaktan
İnfilak etmiş kelimeler ağzında insanlığın
Belki yağmur da yağar
Islatır suskunlukları
Kırık bir dalın yükünü taşımak kadar
Kuş sesleri toplardı ağaçlardan
Sesinde biriken yalnızlıklar
Omuzlarında telaş anıları taşımaktan
İnfilak etmiş kelimeler ağzında insanlığın
Belki yağmur da yağar
Islatır suskunlukları
Kırık bir dalın yükünü taşımak kadar
Biliyorum ben değildim
Denizi büyüten gözbebeklerinde
Göğsünde tüneyen gül
Uçurumda unutulan can
Birleşip tanımsız bir direnmeyle
Denizi büyüten gözbebeklerinde
Göğsünde tüneyen gül
Uçurumda unutulan can
Birleşip tanımsız bir direnmeyle
Usulca çarpardı esmer yüzüne
Dağınık saçlarına benzerdi gökte bulutlar
Kuşların o karmaşık uçuşu gibi
Bir esrimedir yansıyan gecenin gerdanından
Kâğıtçı esmer çocuk
Gözlerini kapayınca sönerdi kentin ışıkları
Sırılsıklam ıslanırdı karanlıkta
Yağmur dinene kadar
Ah bir bilsen muhacir çocuk!
Nereye varsam senin ülken
Çıkmaz bir sokak gibi ellerin
Ellerin ki en emin sığınağıdır kentlerin
Sökük yanlarımı onaran yüzün
İçimden geçen en uzun yol
Ağrısı dinmeyen telaşım
Bitmeyen şiirimsin
Ağrısı dinmeyen telaşım
Bitmeyen şiirimsin
Hüseyin ÇOLAK