ASR / Ahmet KAFKAS
Eridi buz gibi zaman,
ellerimiz bağrımızda kaldı
geçit vermedi zor yollar,
yol üstünde bir iki yalnız durak kaldı
ezdi ellerimiz papatyaları,
ezilmiş kokusuyla bir buket çiçek kaldı
Bastırdı aniden karanlıklar
İçine çekilen sokaklarında şehrimin
solgun renkleriyle keskin bir ayaz kaldı
baktık ki başlar üstünde tüneyen bulutların
müjganına biriken inci bir yaş kaldı
Döktü serencamını bulutlar,
tane tane ıslanmış yüzüyle
taptaze bir öksüz kaldı
üşüyen elleri ceplerinde,
dalgaları saçlarında bir kızın
sımsıcak bir niyaz kaldı
Yazı bitti deminden ki yeşillenmişti ağaçlar
döküldü, tek tek kurumuş yapraklarıyla
sızım sızım dokunan serin bir güz kaldı
söndü şehrin ışıkları,
akşamı vurunca ezan saatleri
sırtına vurup koyduğu bir adamın,
taş gibi sızılı bir dert kaldı
Saymamıştı üst üste koyup güzel ve hülyalı günlerini
hesapsız kitapsız kırık bir kalp kaldı
İnancını kemirmek isteyen şeytanlaşmış ruhların vehmiyle
parmak hesabıyla doldurduğu hâfi bir zikr kaldı
Kaldırıp başını gördü ki
sayısız kevkebi-i seyyâr mest kaldı
yitirmedi göğsünde sakladığı inancını
İncir ve zeytine and içmiş güçlü bir Rab kaldı
Ahmet KAFKAS