DENEMELER
DENEMELER
avatar
21 Mart, 2022
661 gösterim

DİVAN KÖŞESİ / RECEP HALİLOĞLU

Sevgili dostlar Divan Edebiyatı, kültürümüzün en önemli kaynaklarından birisidir. Gönül dünyamızın zenginliklerini dile getirir. Gönül dilimizdir bizim. Bundan dolayıdır ki biz de başlangıçtan beri her sayımızda Gergef Edebiyat Dergisi olarak Divan Edebiyatımızın önemli isimlerinin şiirlerini bu köşemizde yayımlamaya devam ediyoruz. Bu sayımızda da Nef’î üstadın bir eseriyle karşınızdayız. Birlikte bu güzel şiiri anlamaya çalışacağız. Gönül diyeceğiz bu sefer de. Daha doğrusu gönül babında şair bize ne söylemiş onun anlamaya çalışacağız. Hazırsanız haydi buyurun başlayalım o zaman.

 

Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdîr gönül

Ehl-i aşkın hâsılı sâhib-mezâkıdır gönül

 

"Gönül hem kadeh hem şarap hem de o şarabı sunan işveli, cilveli bir sevgili gibidir. Kısacası aşk ehlinin tek zevk kaynağıdır şu gönül denilen yer."

Beyitte Nef’î üstadın bahsettiği bâde (şarap), kadeh ve sâki sembolleri mecaz anlamının dışında kullanılıyor. Dolayısıyla kadeh müridi, bâde (şarap) aşkı, sâki ise muhabbet dağıtan mürşidi anlatıyor. Şiirdeki bu üç unsura tasavvufi açıdan yaklaşmak ve bu şekilde anlamak gerekiyor. Bu üç unsuru bu şekilde anlayamazsak Divan şiirini yanlış anlamış, yanlış adreslerde aramış oluruz. Şairin şiirinde bahsettiği bu üç öğe gönülde yer buluyor. Muhabbetullaha, ilahi zevke ermek için bunlar birer vasıtadır. Yani şair bunların hepsi benim gönlümde gerçekleşiyor demek istiyor. . Şair de bunların hepsini kendi gönlünde bulduğunu söylüyor. Gönül bu anlamda önemlidir. İnsanın huzuru için gönlün huzuru gerekir. Şairin dış âlemle bu anlamda bir gönül ilişkisi yoktur, onlardan kurtulmuştur adeta. Mecnun gibi onun da bağlantısı gönlündeki Leylası iledir.

 

Bir nefes dîdâr için bin cân fedâ etsem nola

Nice demlerdir esîr-i iştiyâkıdır gönül

 

“Sevgilinin yüzünü bir nefeslik görmek için bin cân fedâ et­sem ne olur ki? Zira gönül, epey vakitten beri onun özlemiyle zaten kavrulup tutuşmaktadır.”

Dîdâra erme yani sevgilinin gönülde tecelli edebilmesi için âşığın Mecnun misali sevdiğinin yolunda çilelere katlanması, nefsi arzularından kurtulması, kendi benliğinden vazgeçmesi Leyla’nın aşkıyla dolması gerekir. Onun için şair, bu uğurda bin tane canım olsa hepsini feda etsem ne olur ki, ben zaten sevgiliyi bir kerecik görebilmek için bunu göze almışım diyor. Ölmeden evvel ölmeye taliptir yani âşıklar bu uğurda. Gönül denen bu sarayı sevgiliye hazırlamak lazımdır. Her sarayın bir sultanı olduğu gibi gönül denen sarayın sultanı da aşktır. Aşk sultanının sarayına gelip tahtında oturabilmesi için sarayın ona layık bir şekilde hazır edilmesi, tertemiz olması gerekir. Gönülde sevgiliden başka ne varsa çıkarıp atmak gerekir. Zira bir sarayın tek bir sultanı olur. Onun için de gönül hep yâr aşkıyla yanıp tutuşmaktadır, onun aşkının kölesidir.

 

Dildedir mihrin ko hâk olsun yolunda cân u ten

Ben ölürsem âlem-i ma’nâda bâkîdir gönül

 

“Bırak cân ve ten; senin yolunda toprak ol­sun çünkü senin sevgin gönüldedir. Ben ölsem dahi gönül, manâ âleminde sonsuza kadar yaşayacaktır.”

Sevgilinin aşkı, gönül denen o kutlu mekânda daima yaşamaktadır. Bu aşk uğruna şair ölümü göze aldım diyor. Bu uğurda canım, tenim varsın toprak olsun ne çıkar ki? Ölen tendir, benim sevgiliyle dolu olan gönlüm ölmez. İşte bundan dolayı manâ âleminde benim gönlüm sonsuza kadar yaşayacaktır. Çünkü gönül ölümsüz olan Rabbinin tecellisine mazhar olmuştur. O sevgi ile doludur, sevgi gönlün gıdasıdır. Onun için bu dünyada sevgi ile dolanlar ölmez, sevenler ölmez. Ölen sadece tendir canlar ölesi değil. İnsandan geriye kalan ise ruhtur. Sevmek de ruhun gıdasıdır.

 

Zerredir ammâ ki tâb-ı âfitâb-ı aşk ile

Rûzigârın şemse-i tâk u revâkıdır gönül

 

“Gönül zerre kadardır ama aşk güneşinin ışığı ile zamanın kemer ve saçağında bir şemse (güneş işlemesi) gibidir.”

Gönül her ne kadar bir zerre kadar küçük olsa da onun değeri bu küçüklükle ölçülemez. O aşkın güneşinden ışığını aldığı için kıymeti büyüktür. Gökteki güneş onun yanında sönük kalır. Beyitte geçen şemse, mimarların saçak ve kemerlerde kullandığı güneş şeklindeki bir süs unsurudur. Rüzgâr ise yaşanan zamanı, âlemi anlatır. Yani bu gök kubbenin şemsesi aslında güneş değil aşk ile aydınlanan gönüldür. Zira gönül ilahi nurun tecelligâhıdır. Onun için de insan yaratılanlar içinde en değerli varlıktır.

 

Etse Nef’î  nola ger gönlüyle dâim bezm-i hâs

Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül

 

“Nef’î devamlı gönlüyle baş başa özel zevk meclisi kur­sa ne olur? Zira şu gönül hem kadeh hem şarap hem de o şarabı sunan işveli, cilveli bir sevgili gibidir.

Şair, gönül ile baş başa olmayı arzu ediyor. Onunla özel sohbeti istiyor. Bu öyle özel bir meclis (bezm-i has) ki kadeh de, saki de, bâde de bu meclis de gönüldür. Şair, bu meclisten ilahi zevkin hâsıl olacağını belirtiyor aslında. Dünyada başka meclislerde bulunmayan bir başka neşe ve zevk bu. Onun için gönlüyle baş başa kalmak istiyor çünkü sevgilinin mekânı, tecelli ettiği yer de orası. Aynı zamanda âşıkların meclisi de orada kurulur. Gönülden gönüle yol bulur, burada sohbet eder âşıklar.  

RECEP HALİLOĞLU