DENEMELER
DENEMELER
avatar
30 Nisan, 2022
743 gösterim

DİVAN KÖŞESİ / Recep HALİLOĞLU

Sevgili okur, bu sayımızda divan köşemize konusu aşk olan Ahmet Paşa’nın (d. 1426 - ö. 1497) “yazmışım” redifli gazeliyle devam ediyoruz. Bu şiirde epey zamandan beri unuttuğumuz mektup geleneğimizi de hatırlamış olacağız. Şiirlerimize, türkülerimize konu olmuş postacıların unuttuğu, bizim unuttuğumuz ucu yanık mektuplar çıkıp gitti hayatımızdan… Divan şiirine gönül veren siz okurlarımızla birlikte Ahmet Paşa’nın bu güzel gazelini anlamaya gayret edeceğiz.

Haydi buyurun gazelimizi birlikte okumaya başlayalım:

 

(Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilün)

Ser-nâme-i muhabbeti cânâna yazmışım

Hasret risâlesin varak-ı câna yazmışım

Muhabbet mektubunun başlığına ''Cananım'' diye yazmışım.

Hasret mektubunu can yaprağına yazmışım.

 

Ahmet Paşa’nın bu şiiriyle mektuplu günleri hatırladık tekrar. Ahmed Paşa’nın yaşadığı devri de düşünürsek sevgililer arasındaki tek haberleşme vasıtası o çağda mektuptur. Yakın zamana kadar da bu böyleydi. Teknolojinin artık cebimize kadar girdiği, genel ağ kullanımının yaygınlaşmasıyla aslında bir edebi tür olan mektup da unutuldu. Mektupla birlikte birçok incelik de unutulup gitti. Yeni nesil artık mektup yazmayı pek bilmese de eskiler bilirler: Her mektup bir hitap bölümüyle başlar. İnsanın en sevdiği olunca iş başka bir hal alır tabii ki. O vakit en duygulu ve özel seçtiğimiz kelimelerle hitap ederek başlarız mektuba. Hatta mektubu kaleme alan sevdiğine duyduğu özlemle gözyaşı dökerek halini arz eder ve bu gözyaşı izleri mektuba damlar. Ahmet Paşa da sevdiği için kaleme aldığı mektubun hitap bölümüne “cananım” diye yazdığını belirtiyor gazelin ilk mısraında ve ona olan derin muhabbetini izhar ediyor. Bu sıradan bir mektup değildir, şaire göre can yaprağına yazılan bir mektuptur. Can, sevgilinin muhabbetiyle ve özlemiyle dolu olduğu için de bu mektuba hasret mektubu diyor. Bu beyitten şairin sevgiliye duyduğu derin özlemi anlatan bir mektup yazdığını anlıyoruz.

 

Nâlişlerini derd ile bîçâre bülbülün

Bâd-ı sabâ eliyle gülistâna yazmışım

Çaresiz bülbülün dert ile iniltilerini,

Seher yeli eliyle gül bahçesine yazmışım.

 

Bizim geleneksel şiirimizde en fazla işlenen konulardan birisidir aşk. Aşk macerası daha çok gül ve bülbül üzerinden anlatılır bizim edebiyatımızda. Şiirlerinde gül ve bülbülden bahsetmeyen şairimiz yoktur bizim. Bu beyitte şairin haber verdiği çaresiz bir bülbülün iniltilerini duyuyoruz. Şair de dertli bülbül misali âşıktır ve aşk derdiyle inlemektedir. Bülbülün dilinden kendi ahvalini anlatır. Bu iniltilerini seher yeliyle gül bahçesine gönderir ki belki vefasız sevdiği onun bu ahına merhamet eder de onu duyar, aşkına karşılık verir.

 

Zülfün hikâyetini gönülde misâl edüp

Gam kıssasını levh-i perîşâna yazmışım

Saçının hikâyesini gönülde örnek edip,

Gam macerasını dağınık kâğıda yazmışım.

 

gönlü aşk derdiyle dağınık ve perişan haldedir. Tıpkı sevdiğinin saçı gibidir bu dağınıklık ve perişanlık. Gam macerasını yazdığı kâğıt da dağınık ve perişandır. Kâğıt aslında şairin kendisidir, gönlüdür. Bu dağınıklığın sebebi sevgilinin saçıdır zira o saçlar ki onu hayata bağlar. Sevgiliye duyulan muhabbettir âşığı ayakta tutan. Bundan dolayıdır ki dağınıklık ve perişanlık da aslında dağınıklık değildir âşık için. O kendini bu dağınıklıkta bulur ve bu sevgi ile yaşar. Aslında bu perişanlıktan da şikâyeti yoktur. Şikâyet gibi görünen bu hal aslında sevdiğine olan nazdır.

 

Resm etmişem gözümde hayâlini gûyiyâ

Nakş-ı nigârı sâgar-ı mercâna yazmışım

Güya hayalini gözümde resmetmişim,

Sevgilinin suretini mercandan yapılmış kadehe yazmışım.

 

Şair sevgilisinin hayalini gönlünde devamlı yaşatmakta ve onu bir an olsun hatırından çıkarmamaktadır. Sanki onun hayalini gözüne resmetmiştir, her yerde onu görmektedir. Onu çok özlemektedir. Ağlayıp gözyaşı dökmekten gözleri kıpkırmızı olmuştur. Onun için de mercandan yapılmış kırmızı renkli kadehe sevgilisinin resmini çizmiştir.

 

Tâb-ı ruhunla sûzunu yazarken Ahmed'in

Şevkinden odlara düşüben yana yazmışım

Ruhunun ışıltısıyla yanışını yazarken Ahmed'in,

Parıltınla ateşlere düşerek o an yana yazmışım.

 

Şair, Ahmed’in aşk derdiyle gönülden yanışını, sevgilinin ruhunun ışığıyla anlatayım derken az kalsın o kıvılcımla kendisinin tutuşup yanacağını söylüyor. Şair burada Ahmed’in kendisidir ama kendisini soyutlayarak, olayın dışında tutarak anlatmayı tercih etmiştir. Aşk derdi yakıcıdır, onun kıvılcımı düştüğü yeri alevlendirir. Şair, sevgiliye yazdığı mektubun cevabını heyecanla beklemektedir. Bu da işin ayrı bir yönüdür. Bir umut ki cevabı gelir bu mektubun. Bu umuttur âşığı diri tutan. Çünkü o, sevdiğinden asla ümidinin kesmez.

RECEP HALİLOĞLU