ESKİ DOST DÜŞLERİ / Mehmet OSMANOĞLU
an olur bütün şehir sanki üstüne gelir
gün gibi yalnızlığı hissedersin içinde
asi bir rüzgâr eser boşluğa savrulursun
güneşin değmediği nisyan tepelerinde
taze çay buğusunda anılara dalarsın
sislenir kirpiklerin inceden bir nağmeyle
ufuklara yatırıp nemli bakışlarını
boğuşursun ruhunu kuşatan hengameyle
ne bir selam veren var ne de selamı alan
duyguları alınmış bu çatık kaş şehirde
"çayımız sıcak, taze" diyen ne bir davetçi
ne de hatır soracak bir kimse zevahirde
bir dost eli, bir nefes, içten bir gülümseme
ararsın buğulanmış buz mavisi camlarda
aynalardan yansıyan solgun hatıralardır
kalbine ateş salan hüzünlü akşamlarda
küçük kasabaların büyük dostluklarını
iç çekerek anarsın sızılarla kalbinde
bir dost muhabbetiyle nasıl akardı zaman
karşılıksız, katıksız, gurur da yoktu, kin de
insan yığınlarının içinde yapayalnız
baş başasın mazinin acımtırak tadıyla
bir derin nefes çekip kirlenmiş gökyüzünden
üflersin uzaklara kuşların kanadıyla
boğulur sanki sesin düğümlenir de birden
andıkça sonsuzluğa kanat çırpan dostları
yağmurları çağırır kan kırmızı gözlerin
mevsimlerse sararmış dönülmez sonbaharı
yüreğin taşıyamaz artık hicranlarını
yılgın özlemlerini bir türküye salarsın
koyverip bir meltemin ipeksi kollarına
eski dost düşleriyle kendini oyalarsın
Mehmet OSMANOĞLU