PARKTA BİR YAŞLI ADAM / Ramiz AYDIN
Bir yaşlı adam parkta;
Gayet fersiz gözleri çakılıvermiş yere,
Bastonunda çenesi…
Belli ki hayalleri kalmış çok uzaklarda;
Yaş yaşamış ama bir gün bile görmemiş,
Hiç bitmemiş çilesi.
Yılların yorgunluğunda bir yüz,
Düzensiz kır sakalları,
Düşen omuzlar, dalgındı bakışları;
Belli ki çok yaşamış
Yazı gelmez kışları.
Titreyen kupkuru ellerinde
Zar zor yanan bir çakmakla
Yaktı sigarasını,
Bir çekişte getirdi
Nerdeyse yarısını;
Bir daha, bir daha çekip içeri
Dumanı verdi geri.
Yorgun kalbinde onulmaz yara,
Dilinde eyvah ile vah,
Dedi ki:” Ah ahmaklığım, ah!
Gördün mü düştün dara,
Eski günleri şimdi mumlar yakıp da ara.”
Böyle deyince adam
Bir konuşmak farz oldu,
Bir dost bulmuşçasına
Yüzüme bakıp güldü.
Dedi: “Hayat çok acı,
Bilemedik kıymetini geçmişte bu hayatın;
Sevmeden olmuyordu, vermeden olmuyordu;
Hep veren oldum ama bir alan olamadım,
Anlamıyor halini arkadaş, evlat, bacı;
Adeta talan oldum, adeta bir av oldum,
Herkes de yaman avcı…
Çaresiz kaldım, yandım;
Keşke yapmaz olaydım.”
Yeni vurulmuş, kanadı kırık
Biçare bir serçe gibiydi,
Kırıktı kalbi…
Bu hal görülmüş ona
Hayattaki nasibi,
Sana kaldı ey ilahi mahkeme!
Ey sahipsizlerin sahibi!